Dünyayı Kaybediyoruz

Merhabalar,

Bu sıralar iş yoğunluğundan, sürekli teknolojinin içinde kalmaktan, teknoloji yazısı yazmak istemiyorum. İçimden gelmiyor doğrusu. Bu aralar beni çok efkarlandıran başka bir konu var. Dünya’yı kendimiz işgal edip, kendi soyumuzu kırıp, kendimizi buralardan göndereceğiz.

Gerçekten bu konuda çok umutsuzum, küresel ısınmaya karşı deliller üretmeye çalışan sözde bilim insanları, gözlerini para hırsı bürümüş şirket patronları, kapitalistler birlik olmuş insanlığa karşı savaş açmış gibiler. Bütün kaynaklarımızı yavaş yavaş bitiriyoruz, konu sadece su ile ilgili değil, yediğimiz şeylerin kontrolünü kaybediyoruz, giysilerimizin kontrolünü kaybediyoruz, bilgisayarların üretiminde doğaya verdiği zararı göz ardı ediyoruz, hız her şey gibi davranmaya başladık. Akıllı telefonların en yenisine sahip olamazsak sanki bu bizi mutsuz edecek gibi düşünüyoruz. Halbuki bir telefonun üretiminin kaynaklarımızdan ne kadarını götürdüğünü, karbon ayak izini hiç düşünmüyoruz.

Düşünsenize, bundan 40 sene önce yediğiniz sebzenin tohumunu düşünme derdinde değildiniz. Ancak artık durum böyle değil. Tohumu hangi ülkenin, hangi şirketin ürettiğini düşünmek zorundasınız. Genetiği ne kadar değiştirildi, nesi değiştirildi, bunların hepsini düşünmek ve bunlar için endişe duymak zorundasınız.

Üstelik yediklerinizin sizin vücudunuz üzerinde ne etkiler yapacağı hakkında herhangi bir bilgimiz yok. Hazır gıdalarda bolca bulunan fruktoz şurubunun ticaretini yapan şirketler ile obezite cerrahisinden para kazanan şirketler aynı. Tesadüfen mi yatırım yaptılar acaba iki işe?

Bakınca belki de Canan Karatay haklıdır diyorum, meyveye bile güvenmek mümkün değil.

Bir de küresel ısınma, içme suyu kaynaklarımızın kirlenmesi durumu var ki hiç girmek istemiyorum. Dünya’yı her gün biraz daha mahvediyoruz. Bugün aksiyona geçip, önlemler almaya başlarsak, 180 yılda normale dönme eğilimleri başlayacakmış Dünya’nın. Ama böyle devam edersek, başka gezegenelerde yerleşmek için yer aramaktan başka da şansımız kalmayacak.

25305644

Yoksa bu Dünya’mız bize daha fazla ev sahipliği yapamayacak.

Dünya ile ilgili kısma çok girmek istemiyorum. Yol yakınken tarım konusuna girmek istiyorum.

Tarım ürünleri her geçen gün daha değerleniyor bu kocaman dünyada ve ülkemizin bir tarım politikası yok. Bırakın olumlu bir politikayı, olumsuz bir politika dahi yok ortada. Çiftçiler sürekli zararda, borçlu, tarlaları fabrikalara satıp şehre gitmenin derdinde çiftçiler.

Kimse aç kaldığı yerde yaşayamaz. Eğer hayatınız bir tek tarıma bağlıysa, onunla geçinip, çocuklarınızı okutmanız çok mümkün gözükmüyor. Üstelik pazardaki fiyat yüksekliğinin tek sebebi aracılar. Başa sarmış gibi olmak istemiyorum, ancak yediğimiz mevye ve sebzenin ne olduğu da belli değil.

Bunların değiştiğini görmek tek dileğim, çiftçinin güldüğünü görmek istiyorum. Köylerde yaşayan mutlu insanlar olduğunu görmek istiyorum. Meyve sebzeyi kime satacağız diye düşünmeyen insanlar görmek istiyorum.

Güzel beslenen bir ülkenin bireyi olmak istiyorum.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *